Konfüçyüs (Kung-Fu-Tzu) Hakkında

Konfüçyüs, Çin geleneğinin temelinde büyük bir etkisi olan Çinli filozoftur. Tam doğum tarihi bilinmese de MÖ 551-552 tarihleri arasında yaşadığı düşünülen Konfüçyüs, aristokrat aileden gelmiştir ve babasını küçükken kaybetmiştir. Kendisi Doğu uygarlığının en önemli temsilcilerinden biri kabul edilir. İdeal devlet yönetimini ve birbiriyle uyum içerisinde yaşayan halkı oluşturmak için ideal insan ve ideal devlet kavramlarının üstünde durmuştur. Halkın eğitilmesi gerektiğine olan inancıyla okul açmıştır ve kadın erkek ayırmadan toplumu eğitmeye gayret etmiştir.
İnsan karakteri ve ahlakına çok önem vermiştir. Bunları etkileyen en önemli iki unsur aile ve eğitimdir. İlk olarak; aile konusunda Çin geleneğinde aile büyüğünün hiyerarşinin en üstte olduğunu, alt tabakada kalan diğer aile bireylerinin büyüklerine (özellikle dedeye, babaya) çok büyük saygıları vardır. Bu alt-üst (interior-superior) sistemi içinde, kadının erkeğe göre hiyerarşinin daha altında olduğunu görüyoruz. Vatandaş hükümdarına, genç yaşlıya, kadın kocasına, çocuklar ise ana-babaya itaat etmeliydi. Çin’in bu aile içindeki sıkı bağların kopmaması ve yaşlıya hürmet konusundaki özelliği; özellikle Tayvan, Kore ve Japonya’da hala etkilerini görülürken, bu özellik Asya toplumlarını Avrupa toplumlarından ayıran bir özelliktir.
İkinci olarak; eğitim. Konfüçyüsçü düşünceye (Confucianism) göre eğitimli insan hiyerarşide yükselir. Eğitimin yanında çalışmanın önemine vurgu yapar. Zeki ve çalışkan olan iki ayrı insan arasında bir tercih yapılacaksa çalışkan olan kişinin devlet başkanı olması gerektiğini savunur. Çünkü ona göre, çalışkanlık karakterin ahlaklılığını simgeler. Günümüzde Asya kültüründe zor sınavların olmasının nedeni Konfüçyüsçü düşüncenin bir kalıntısıdır. İskandinav ülkelerinde zorlu sınavlardan ziyade sosyal hayat daha önceliklidir ve bu anlayış İskandinav ülkelerinden ayırıcı bir özelliktir.
Ayrıca Konfüçyüs ideal devlet için devlet başkanının çalışkan olmasının yanında merhametli ve şefkatli olması gerektiğini, halkının mutluluğunu hedeflemesi gerektiğinin altını çizer. Sadece sert güçle değil yumuşak güce de sahip birinin ülkeyi yönetmesi gerektiğine inanır. Konfüçyüs’ün takipçileri arasında en önemli isimlerden biri olan Menzi’nin Konfüçyüs’ün düşüncelerini ele aldığı yazıda, devletin başında olan yöneticinin devleti iyi yönetmekten kastının vatandaşlara iyi davranması ve merhametli olması olduğunu ve merhametli olmadığı takdirde de karşı gelinebileceğinin altını çiziyor. Bu düşünce devlet başkanları için tehlike arz etme potansiyeli taşıdığı için, Konfüçyüsçü düşüncenin terk edilmesinde bir etken olduğunu söyleyebiliriz. 1911 yılına kadar Çin ve çevresinde Konfüçyüs düşünceleri hakimken Komünist Devrim’inden sonra Konfüçyüsçü düşünce devlet tarafından devlet politikası olarak azaltılmıştır.
Konfüçyüs’e devlet adamı olma teklifi geldiğinde “Ben düzgün bir vatandaş ve ailemin düzgün bir ferdi olursam benim devlet adamı olmama gerek yok. Ben ülkeme bu şekilde hizmet ederim.” cevabını vermiştir. Sonrasında Lu Beyi tarafından vezir vekili görevine danışman olarak atanmıştır ama Lu Beyi’ne başka bir ülkeden gönderilen kişisel bir hediye, devletin gücünü kişisel çıkarlar için kullanıldığı gerekçesiyle görevinden ayrılıp yollara düşmüştür. Şehir şehir gezerek, kendisinin altın kuralı (golden rule) olan “Kendine yapılmasını istemediğin şeyleri başkalarına yapma.” mantığı başta gelmek üzere gezdiği yerlerdeki insanlara fikirlerini yaymıştır.
“Beş Klasik (Wou King)” ve “Dört Kitap (Se Chou)” adı verilen koleksiyon Konfüçyüs ve öğrencilerinin biraraya gelip, geçmiş Çin filozof ve bilginlerinin yazılarını bir araya getirmesiyle oluşturdukları serilerdir. Konfüçyüs fikirlerini kendisi kaleme almamıştır. Öğrencileri onun yerine Konfüçyüs’ün düşüncelerinin ve konuşmalarının olduğu “Lun Yu” (Konuşmalar) adlı ince bir kitap derlemiştir. Çin’de bu kitap, kutsal kitap olarak kabul edilmiştir.
Zeynep Gökçen OKYAR