Genel

Sosyal İnşacılık Hakkında

Sosyal inşacılık 1980’lerin sonuna doğru Soğuk Savaş’ın bitişini açıklayamayan teorilerin yerini dolduran ve insandan türeyen bir teoridir. İnşacılığa göre, insanın sosyal bir varlık olmasından mütevellit sosyal ilişkiler olmadan insanın olamayacağıdır. Uluslararası ilişkiler teorileri içerisinde sosyal inşacılığı ilk kullanan kişi Nicholas Onuf,  “İnşacılık sosyal ilişkileri çalışma yöntemidir.”  demiştir.  Dünyada algıladığımız tüm kavramlar, kimlikler ve normların hepsi aslında insanın kendi zihninde oluşturmuş ve anlam yüklemiş olduğu şeylerdir. Sosyal inşacılığın savunduğu şey algının değişimiyle her şeyin değişebileceği ve uluslararası sistemde de bunu devletlerin kendi çıkar ve isteklerine göre kamuoyunu bu algı değişimi ile yönlendirebileceğidir.

Bulunduğumuz toplumun şartları, çevremizde gelişen olaylar, yetiştirilme tarzımız, geçmişimizde tecrübe etmiş olduğumuz olaylar gibi birçok etken bizim bir nesneye, ülkeye, norma ve kimliğe karşı tutumumuzu ve algımızı etkiler. Sosyal inşacılık da tam bu noktada insan zihnindeki bu tutum ve algıların aslında insan tarafından oluşturulabileceğini ve bunu algılama sebebinin doğal olarak değil insan tarafından beşeri şekilde oluşturduğunu savunur.

Mesela Soğuk Savaş dönemi içerisinde ABD Sovyetler Birliği’ni tehdit olarak gördüğünden NATO ve IMF gibi kuruluşları kurmasının yanında kendini Sovyetler Birliği’nden ve komünizmden korumak için müttefik arayışlarına girmiştir. Bunun neticesinde dünya ikiye bölünmüştür. Sonraki süreçte Sovyetlerin dağılması ile ABD’nin algısındaki Sovyetler artık tehdit olmaktan çıkmıştır ve savaş sona ermiştir.

Keza aynı şekilde eşcinsellik kavramı Yunan mitolojisinde normal olarak algılanırken, zaman içinde çıkmış dinler tarafından ayıplı ve yanlış olarak yorumlanır hale gelmiştir. Rönesans döneminde dini değerler bastırılmış ve bu kavrama karşı tutum yumuşamış ve halen daha inişli çıkışlı olarak algıda değişiklikler meydana gelmektedir.

Sosyal inşacılıkta, tüm kavramlar beynimizin içinde bulunur. Her şeyin manası ve bize ifade ettiği değer değişebilir. Bu değişimde genel olarak güçlü olan zayıf olanı etkiler. Mesela devletin karar merciindeki kişiler, ülkenin çıkar ve isteklerini göz önünde bulundurarak bazı değişiklikler için ortaya attığı kavramlar ve kullandığı cümleler ile ülke içerisinde ve dışındaki kamuoyunu etkileme ve algısını yönlendirme özelliğine sahiptir.

İnşacılık dünyayı olan değil oluşan inşa halinde bir proje olarak görmektedir. Burada yukarıda da dediğim gibi devletlerin kimlik ve çıkarlarını problem olarak ele alır. Amacı ise bu kimlik ve çıkarların nasıl ve ne şekilde meydana geldiğini göstermektir. Devletlerin davranışlarını etkileyen,  norm,  kültür, kimlik ve düşünceler dahil olmak üzere “materyal dünyaya” anlam veren “özneler arası” (inter subjective) yapıları öne çıkarırlar.Onlara göre çevre,materyal güçlerle değil,  idealarla  (düşüncelerle) oluşmaktadır. Entelektüel ve düşünsel bir insan buluşu veya yaratışıdır. Bu da zaman içinde insanlar tarafından düzenlenmiş düşüncelerin vücut bulması ve bir normlar sistemidir. Uluslararası ilişkileri oluşturan düşünce ve algılayışın değişmesi durumunda,  sistemin kendisi de değişecektir.  Çünkü sistemi oluşturan düşünce ve fikirlerdir.

Zeynep Gökçen OKYAR

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu