Genel

Çin İstihbaratının Tarihçesi ve Kullandığı Yöntemlerin Metodolojik Açıdan İncelenmesi – 1.Bölüm

Milattan önce 1600’lerde Shang Hanedanı ile başlayan Çin tarihi, geçmişten günümüze zaman zaman genişleme idealleri taşıyan, bazen içine kapanıp izolasyon politikaları izleyen, bazense düşmanlarına karşı savunma konumunda olan bir Çin’e şahitlik etmiştir. Bu üç durumda da istihbarat faaliyetlerine büyük önem vermiş ve ünlü düşünür Sun Tzu’nun “En iyi strateji savaşmadan kazanmaktır”[1] sözünü gerçek hayatta uygulamaya çalışmıştır. Zamanın ruhuna uygun olarak kullandıkları istihbarat metodlarını farklılaştıran Çinlilerin ilk çağlarda İnsan İstihbaratı (HUMINT) ile başlayan serüvenleri, bugün 21. yüzyılın ruhuna uygun olarak siber istihbarat, sosyal medya istihbaratı ve teknik istihbaratın kullanımıyla devam etmektedir. 

Bu seri 2 bölümden oluşacak olup;

1.Çin İstihbarat Tarihi Hakkında Objektif Kaynak Bulmanın Zorluğu

2.Çin İstihbarat Birimlerinin Tarihçesi ve Çin’in Kullanımıyla Gündeme Geldiği İstihbarat Toplama Metodları

başlıkları altında incelenecektir.

1.Bölüm: Çin İstihbarat Tarihi Hakkında Objektif Kaynak Bulmanın Zorluğu 

Antik çağlara kadar dayandırılabilecek olan Çin’in tarihi incelendiğinde, istihbarat konusunda karşılaşılabilecek zorluklar; kaynak bolluğu ve bunları eleme süreci olarak öngörülmektedir çünkü bir olgu ne kadar eskiye dayanırsa hakkında yazılan belgeler de o kadar eskiye dayanır. Fakat istihbarat uygulamaları ne kadar eskiye gitse de Çin’in istihbarat tarihi hakkında yazılmış objektif kaynak bulma konusunda akademik literatürde kıtlık olduğu da bir gerçektir. Bunun nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Özellike Kültürel Devrim’den sonra, 1950’li yıllarda, Çin Merkezi İstihbarat Teşkilatının başkanı Li Kenong öncülüğünde arşiv taramaları incelikle yapılmıştır fakat bu taramanın amacı nesnel bir tarih üretmek değil, idealize edilmiş bir geçmiş sunarak Çin Komünist Partisine olan sadakati pekiştirmek, Mao’nun yanılmaz bilgeliğini ve Çin-Japon Savaşlarındaki isabetli kararlarını göstermektir.[2] Bu araştırma sonuçlarının çoğunun sadece kurum içi kullanıma açık olması da araştırmacılar için sorun teşkil etmektedir.[3]
  • Diğer bir sorun, savaş zamanı istihbarat çalışmalarının sözlü yapılmasından kaynaklanmaktadır. Sahada çalışan istihbarat kadroları tarafından iletilen raporlar, karargahla iletişim zincirinin yukarısına gelene kadar genellikle sözlü olarak yapılır. Gizli radyo servisleri, belgeleri ve istihbarat raporlarını aldıktan sonra yok etmek üzere programlanmışlardır.[4]
  • İstihbarat kaynaklarındaki bilgiler incelenirken bu servislerde çalışan kişilerin operasyonel kodları da objektiflik konusunda göz önünde bulundurulması gereken bir detaydır. İstihbarat raporlarının sözlü olması dolayısıyla bu raporların ortaya çıkması ancak yıllar sonra bu görevlilerin anılarını aktarması yoluyla gerçekleşebilmektedir. Bu kişilerin yaşlandıkça anılarının bozulabilmesi, ya da psikolojik/mental sebeplerle anıyı yanlış aktarmaları olasılığı vardır. Yukarıda bahsedilen nedenden dolayı, bu tür kaynakların iyice araştırılmadan tarih yazımında kullanılması da objektiviteden uzaklaşmış, hayali bir tarihi geçmiş yaratmaktan öteye gidemeyecektir. 
  • İstihbarat arşivlerine girmenin zorluğu ise Çin istihbarat tarihi konusunda yazılmış belgelerin azlığının en önemli nedenlerinden biridir. Bu arşivlere Çinli bir grup yetkilinin erişim hakkı mevcutken, normal insanların (halkın) ve yabancı araştırmacıların girmesi söz konusu değildir.
  • Çin hukuk sisteminde intihal yaptırımlarının caydırıcı olmaması, resmi parti kararlarına meydan okuyan istihbarat tarihçilerinin karalama kampanyalarına maruz kalmalarına, hatta hakaret davalarına kadar uzayan ağır yükler altına girmelerine yol açabilmektedir.[5] Araştırmacı yazarlar kendi yazılarının yanlış bir anlama gelecek şekilde kullanılmasının önüne geçmekte de zorlanmaktadırlar. 
  • Bir dil öğrenme programı olan Busuu’nun 2019 Aralık ayında yaptığı bir araştırmaya göre, Çince, herhangi bir bilim dalı için henüz bir ​lingua franca ​olmasa da, dünyada anadil olarak en çok konuşulan ikinci dildir.[6] Buna rağmen latin alfabesi kullanan dünya ülkelerinde, İngilizce yazılmış kaynakların Çince’den daha çok okunduğu da bir gerçektir. Kaynakların yetersizliğinin yanına bir de çeviri eserlerin azlığı eklendiğinde Çin’in istihbarat tarihi hakkında kaynak bulmanın zorluğu iki kat artmaktadır. 

Yönetim şekli ve bürokratik yapısı farketmeksizin bir ülkenin istihbarat tarihi hakkında araştırma yapmak başlı başına zordur. Her ülkenin gizli tuttuğu, yayınlandığında ulusal çıkarını zedeleyecek/zora sokacak bilgileri vardır. Bu bilgilerine pahasına olursa olsun saklamayı tercih ederler, çünkü ülkenin güvenliği söz konusudur. İstihbarat bilgilerini saklamanın yanında, istihbarat toplama metodları ve hatta bazen istihbarat toplayan kurumlar bile gizli tutulabilmektedir. Konu Çin olduğunda ise bu bilgilerin gizli tutulması diğer ülkelere nazaran daha önemlidir. Bu yüzden Çin’in istihbarat tarihi hakkında araştırma yapmak da diğer ülkelerin istihbarat tarihini araştırmaktan daha zordur. Tek tük birkaç kaynak bulunsa bile, bazı istisnalar dışında, bu kaynaklar ya Çin karşıtı ülkelerce abartılarak kendi çıkarlarına uygun olarak yazılmıştır, ya da aynı yöntem Çinli yetkililer tarafından Çin’in çıkarlarına uygun olacak şekilde düzenlenmiştir. Güvenilebilecek objektif kaynaklar ise istihbarat için açılmış devlet birimlerinin tarihçesini ve önemli isimlerini saymaktan ileri gidemeyen eserler olarak literatürdeki yerlerini almışlardır. 

Notlar


[1] ​Sun-tzu., & Griffith, S. B. (1964). ​The art of war​. Oxford: Clarendon Press.

[2] ​Weigelin-Schwiedrzik, S. (1987) “Party Historiography in the People’s Republic of China.” Australian Journal of Chinese Affairs​, 77–94.

[3] ​Chambers, D. I. (2012). Edging in From the Cold: The Past and Present State of Chinese Intelligence Historiography​, ​Studies in Intelligence

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu