Genel

Güç ve Karşılıklı Bağımlılığı Yeniden Ele Almak (A42)

Joseph Nye ve Robert Keohane ABD dış politikasının en etkili akademisyenleri olmakla birlikte Uluslararası İlişkiler teorisinde bir dönüm noktası olan “Güç ve Karşılıklı Bağımlılık” kitabını 1977 yılında yayınlayıp daha sonra bir kitap analizi niteliğinde olan bu makaleyi bizlere sunmuşlardır. Robert Keohane ve Joseph Nye Uluslararası İlişkilerde Neoliberalizm kuramının öncülüğünü yapmışlardır ve aynı zamanda Asimetrik ve karşılıklı bağımlılık kavramlarını da ortaya çıkartmışlardır.

İlk olarak karşılıklı bağımlılık dediğimiz kavram: “Ülkeler ya da farklı ülkelerdeki aktörler arasında karşılıklı etkiler eliyle belirlenen durumlar” anlamına gelen kapsayıcı bir terimdir. Bu Almanya ve İtalya arasındaki siyasi-ekonomik karşılıklı bağımlılık gibi ele alınırken Sovyetler Birliği ve Birleşik Devletler arasındaki karşılıklı siyasi-askeri bağımlılık durumu olarak da ele alınabilir. Öte yandan karmaşık karşılıklı bağımlılık kavramına baktığımızda ise, uluslararası politikanın doğası hakkındaki gerçekçi varsayımlara dayanarak özetlenilen “gerçekçi” ideal türe karşı kasten inşa edilen ideal türde bir uluslararası sistemdir. Karmaşık karşılıklı bağımlılık, birçok ülke arasında çoklu iletişim kanallarının toplumları birbirine bağlandığı sorunlar arasında hiyerarşinin bulunmadığı ve hükümetlerin birbirlerine karşı askeri güç kullanmadığı bir duruma işaret etmektedir.

Karşılıklı bağımlılık dediğimizde 1970’ler aklımıza gelmektedir; 1980’lerde  ise güç kullanımı açısından güvenlik kaygılarının yoğun gözüktüğü bir dönem olduğunu bilmekteyiz.1970’ler boyunca yumuşama dönemi nükleer silahlanma yarışının etkisi azalmış ve petrol krizleri ile sabit döviz kurunun geçerli olduğu Bretton Woods sisteminin çökmesi dünya siyasal ekonomisindeki temel değişimleri yansıtmış sayılırdı. 80’ler genel olarak ABD’deki atmosfer Sovyetlerin Afganistan’ı işgali, İran’da rehinelerin ele geçirilmesi ve Sovyet stratejik kuvvetlerinin gelişiminin devamının etkisiyle değişmişti.70’ler ve 80’ler arasındaki farkı düşündüğümüzde; psikoloji ve siyasi atmosfer, güç kaynaklarının askeri ve ekonomik göstergelerinden daha fazla değişmiştir.

Gerçekçi ve liberal teorilerin karşılıklı bağımlılık üzerindeki etkileri de dile getirilmiştir. Robert Keohane ve Joseph Nye gerçekçi teoriyi liberal “karşılıklı bağımlılık” teorisine bir alternatif olarak görmekten ziyade, her ikisini birbirlerinin tamamlayıcıları olarak görmüştür. Sebebini ise gerçekçilik ve liberalizmin kökleri bireylerin dürtülerine tepki vererek kendi çıkarlarının peşinde koştuğu faydacı dünya yaklaşımı görüşüne dayanması olarak açıklamışlardır. Daha da geniş anlamda ele alınırsa; hem gerçekçilik hem de liberalizm pek çok devlet davranışının rasyonel ya da akıllı faaliyet olarak yorumlanabileceği varsayımında uzlaşmışlardır. Gerçekçilik devletlerin güç ve güvenlik talepleri ile devlet bekasına yönelik tehlikeleri vurgular. Bu nedenle askeri güç, gerçekçilik için dünya siyasetindeki en önemli güç kaynağı olduğu bilinmektedir. Liberal düşünürlere göre ise  ekonomik dürtüler de güvenlik kaygıları kadar önemlidir. İşbirliği için potansiyel alanlar genişlediğinden ve gücün rolü ile devletlerin uluslararası sistemdeki göreli güç konumlarına yaptıkları vurgu azaldığından cumhuriyetler arasında askeri tehditler önemsiz olabilmektedir.

Ulusal çıkar dediğimiz kavram aynı zamanda öğrenme yoluyla değişebilmektedir. En basit tanımıyla öğrenme; birinin düşüncelerinin yeni bilgilerle değiştirilmesi, bilgi veya becerilerin çalışma veya deneyimle geliştirilmesidir. Fakat gerçekte öğrenmenin birçok tanımı olan esnek bir kavram olduğunu vurgulamışlardır. Uluslararası ilişkiler teorilerinde öğrenmenin önemini savunan öncülerden Ernst B. Haas, uluslararası öğrenmenin devletlerin “stratejik karşılıklı bağımlılık durumunda içindeki bulundukları ağın farkına varmalarıyla” ortaya çıktığını kabul etmektedir. Öğrenme meydana geldiğinde, yeni bilgi ulusal çıkarın içeriğini yeniden tanımlamak için kullanılır. İnanışlar deneyimlerin sonucu olarak değişmiştir ve politika-yapıcılar içine düştükleri stratejik karşılıklı bağımlılık ağlarının daha çok farkına varmışlardır; fakat kazanılan değerli bilgi veya yeteneklerin kendilerinin daha etkili hareket etmelerini sağlayıp sağlamadığı tartışma konusu olarak kalmıştır. Haas’ın belirttiği gibi, bu şekilde bir öğrenme stratejik karşılıklı bağımlılığın farkındalığını arttırmaktadır. Bazı öğrenmeler devamlı ve süreklidir: Sürekli öğrenme, bürokrasiler ve elitler bazı yaklaşımların diğerlerinden daha iyi işlediğini öğrendiklerinde meydana gelir ,aksine bazı öğrenmeler ise Münih, Büyük Buhran ya da Afganistan’ın işgali gibi devamlılık arz etmeyen olaylar ya da krizler sonucu öğrenilmektedir. Öğrenme ister sürekli ister devamlılık arz etmeyen cinsten olsun, rejimler kurumsal hafıza yaratma, değiştirme ya da güçlendirmede rol oynayabilmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu