Küresel İlişkiler ve İnsan Hakları – 3.Bölüm

İnsan Haklarının Evrenselleşmesi
İkinci Dünya Savaşının ardından Birleşmiş Miletler, en çok insan hakları ihlalini yapan ve kitleler halinde insan ölümlerine sebep olan devletlerin öncülüğünde kurulmuştur. Savaşın yıkıcı sonuçlarından herkes payına düşeni almıştır. Artık daha barışçıl ve demokratik bir uluslararası düzen inşa etmek ortak payda olmuştur. BM daha ilk toplantısında İnsan Hakları Konseyi’nin kurulmasına karar vermiştir. Bu girişim, bazı devletlerin önce kendilerini aklamaya çalıştıkları düşüncesine sebep olmuştur. Bu devletler adeta yeni oluşan uluslararası düzende, önceden yapmış oldukları eylemlerin sorumluluğundan kurtularak olumlu bir izlenim bırakmaya çalışmışlardır.[1]
Kurulan İnsan Hakları Konseyi, uzun süre yapmış olduğu çalışmalardan sonra 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini yayınlayarak küresel anlamda önemli bir adım atmıştır. Bu tarihten sonra insan hakları konusunun artık ulusal olmaktan çıkıp küresel ilişkilere etkilerinden bahsetmek ve bireylerin uluslararası hukukun aktörlerinden biri olduğunu kabul etmek söz konusu olabilmiştir.
BM Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi 10 Aralık 1948
Madde 1 | Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar. |
Madde 2 | 1. Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir. 2. Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz. |
Madde 3 | Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır. |
Madde 4 | Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır. |
Madde 5 | Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz. |
Madde 6 | Herkesin, nerede olursa olsun, yasa önünde bir kişi olarak tanınma hakkı vardır. |
Madde7 | Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı vardır. Herkes, bu Bildirgeye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcı kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkına sahiptir. |
Madde 8 | Herkesin anayasa ya da yasayla tanınmış temel haklarını ihlal eden eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yolundan yararlanma hakkı vardır. |
Madde 9 | Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez. |
Madde 10 | Herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır. |
Madde 11 | 1. Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır. 2. Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan herhangi bir fiil yapmak ya da yapmamaktan dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye, suçun işlendiği sırada yasalarda öngörülen cezadan daha ağır bir ceza verilemez. |
Madde 12 | Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz, onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır. |
Madde 13 | 1. Herkesin, her Devletin sınırları içinde seyahat ve oturma özgürlüğüne hakkı vardır. 2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve o ülkeye dönme hakkına sahiptir. |
Madde14 | 1.Herkesin, sürekli baskı altında tutulduğunda, başka ülkelere sığınma ve kabul edilme hakkı vardır. 2. Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan kaynaklanan ya da Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı fiillerden kaynaklanan kovuşturma durumunda, bu hak ileri sürülemez. |
Madde15 | 1. Herkesin bir ülkenin yurttaşı olmaya hakkı vardır. 2. Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan yoksun bırakılamaz, kimsenin uyrukluğunu değiştirme hakkı yadsınamaz. |
Madde 16 | 1. Yetişkin erkeklerle kadınların, ırk, uyrukluk ya da din bakımından herhangi bir sınırlama yapılmaksızın, evlenmeye ve bir aile kurmaya hakkı vardır. Evlenmede, evlilikte ve evliliğin bozulmasında hakları eşittir. 2. Evlilik, ancak evlenmeye niyetlenen eşlerin özgür ve tam oluruyla yapılır. 3. Aile, toplumun doğal ve temel birimidir; toplum ve Devlet tarafından korunur. |
Madde 17 | 1. Herkesin, tek başına ya da başkalarıyla ortaklık içinde, mülkiyet hakkı vardır. 2. Kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz. |
Madde 18 | Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini de kapsar. |
Madde 19 | Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar. |
Madde 20 | 1. Herkes, barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkına sahiptir. 2. Hiç kimse, bir örgüte üye olmaya zorlanamaz. |
Madde 21 | 1. Herkes, doğrudan ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir. 2. Herkesin, ülkesinde kamu hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı vardır. 3. Halk iradesi, hükümet otoritesinin temelini oluşturmalıdır; bu irade, genel ve eşit oy hakkı ile gizli ve serbest oylama yoluyla, belirli aralıklarla yapılan dürüst seçimlerle belirtilir. |
Madde 22 | Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, toplumsal güvenliğe hakkı vardır; ulusal çabalarla, uluslararası iş birliği yoluyla ve her Devletin örgütlenme ve kaynaklarına göre herkes insan onuru ve kişiliğin özgür gelişmesi bakımından vazgeçilmez olan ekonomik, toplumsal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir. |
Madde 23 | 1. Herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır. 2. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır. 3. Çalışan herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak düzeyde, adil ve elverişli ücretlendirilmeye hakkı vardır; bu, gerekirse, başka toplumsal korunma yollarıyla desteklenmelidir. 4. Herkesin, çıkarını korumak için sendika kurma ya da sendikaya üye olma hakkı vardır. |
Madde 24 | Herkesin, dinlenme ve boş zamana hakkı vardır; bu, iş saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ve belirli aralıklarla ücretli tatil yapma hakkını da kapsar. |
Madde 25 | 1. Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar. 2. Anne ve çocukların özel bakım ve yardıma hakları vardır. Tüm çocuklar, evlilik içi ya da dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın, aynı toplumsal korumadan yararlanır. |
Madde 26 | 1. Herkes, eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel öğrenim aşamalarında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitim herkese açıktır. Yüksek öğrenim, yeteneğe göre herkese eşit olarak sağlanır. 2. Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu yerleştirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki etkinliklerini güçlendirmelidir. 3. Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir. |
Madde 27 | 1. Herkes, topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkına sahiptir. 2. Herkesin kendi yaratısı olan bilim, yazın ve sanat ürünlerinden doğan manevi ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır. |
Madde 28 | Herkesin bu Bildirgede ileri sürülen hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşebileceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır. |
Madde 29 | 1. Herkesin, kişiliğinin özgürce ve tam gelişmesine olanak sağlayan tek ortam olan topluluğuna karşı ödevleri vardır. 2. Herkes, hak ve özgürlüklerini kullanırken, ancak başkalarının hak ve özgürlüklerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ile demokratik bir toplumdaki ahlak, kamu düzeni ve genel refahın adil gereklerinin karşılanması amacıyla, yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olabilir. 3. Bu hak ve özgürlükler, hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz. |
Madde 30 | Bu Bildirgenin hiçbir hükmü, herhangi bir Devlet, grup ya da kişiye, burada belirtilen hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan herhangi bir etkinlikte ve eylemde bulunma hakkı verecek şekilde yorumlanamaz. [2] |
Toplam 30 maddeden oluşan bu beyanname devletlerin insan haklarını ihlal edecek herhangi bir eylemde bulunmalarını yasaklamıştır. Yine de bu süreçte uzun yıllar boyunca Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi gerçekleşen insan hakları ihlallerini engellemeye yönelik herhangi bir çalışmanın içinde etkin olarak yer alamamıştır. Bu süreçte konsey, devletleri insan hakları konusunda bilinçlendirmek, gündemin önemli konularından biri olduğuna ikna etmek ve insan haklarını geliştirmek gibi görevler üstlenerek varlığını sürdürmüştür.[3]
Yayınlanan insan hakları beyannamesini güçsüz kılan BM’nin evrensel çapta bir çalışma yürütmesine engel olan sebeplerden biri de bu beyannamenin yalnızca üye devletleri, vatandaşlarına karşı sorumlu kılmış olmasıdır. Diğer devletlerde insan hakları konusunda herhangi bir çalışma olmadığı gibi üye olan devletleri de bu anlamda denetleyen bir mekanizma olsa bile herhangi bir hak ihlali olması durumunda bir yaptırım uygulanması söz konusu değildir. Devletlerin egemenliklerine saygı duyma, iç işlerine karışmama şartı da BM’nin şartlarındandır. Bu sebeple insan hakları ihlallerini önlemek için BM’nin herhangi bir müdahalede bulunamıyor olması da bu süreçte etkin rol almasını engellemiştir. Tüm bunlar dikkate alındığında evrensellik kavramının kullanımından, aslında insan haklarının evrensel olarak bütün dünyada aynı şekilde gelişme gösterdiği ve küresel ilişkileri tam anlamıyla etkilediği çıkarımı yapılamaz. Evrensellik; dünya üzerinde yaşayan bütün insanlar için aynı hakları talep etmek, bütün insanların eşit olduğu fikrini savunmak için kullanılmıştır. Yine de BM İnsan Hakları Konseyinin yapmış olduğu en önemli işlerden biri bu beyannameyi yayınlayarak, devletlere vatandaşlarına karşı önemli sorumluluklar yüklemiş ve devlet egemenliğinin uluslararası düzende tek başına en önemli mevzu olmadığını göstermiştir. Devletler egemenliklerini, güçlerini vatandaşlarından aldıkları için her birey önem arz etmektedir. Ve bu durumda her vatandaşın hakkı gözetilmeli ve korunmalıdır.[4]
İnsan haklarını koruyan bölgesel kuruluşlar da BM’nin evrensel nitelikteki beyannamesini destekleyen sözleşmeler imzalamışlardır. 4 Kasım 1950’de imzalanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de buna örnektir. Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından BM’nin yayınlamış olduğu Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ndeki temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak için oluşturulmuştur. Bu sözleşme gereği üye devletler, yurttaşlarına karşı insan haklarını korumakla yükümlü olduklarını kabul etmişlerdir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM’nin beyannamesinde yer alan ekonomik ve sosyal haklara yer vermemiştir ve bu anlamda eksik kalmıştır. Avrupa Sosyal Şartı bu eksiklikleri giderebilmek amacıyla 26 Şubat 1965 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Şartın, temel sosyal ve ekonomik hakları içeren maddeleri ek protokollerle güçlendirilmeye çalışılmıştır. İmzalanan bu sözleşmelerin taraf devletleri bağlayıcı niteliği mevcuttur. Bu sebeple 1959’da sözleşmelerdeki şartların denetim mekanizması olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kurulmasına karar verilmiştir.[5]
AİHM küresel ilişkilere yön verme açısından tam ve etkin bir rol oynama konusunda zayıf kalmış olsa da AİHS’ni imzalayan devletleri denetleme konusunda nispeten başarılı olduğunu söylemek mümkündür. AİHM’ne devletler arası başvurular bireysel başvurular olmak üzere iki türlü başvuru yapmak mümkündür. Ancak bireysel başvuru yapabilmek için birtakım şartları yerine getirmek gerekmektedir. İşleyişe göre bireysel olarak başvuran kişinin, iç hukuk yollarını tüketmesi zorunludur. Nihai kararın ardından AİHM’ne başvuru yapmalıdır. AİHM, davayı uluslararası hukukta sadece genel kabul görmüş olan kurallar nezdinde inceledikten sonra iyi niyetle yapılan bir başvuru olduğuna karar verirse kabul edecektir. Bir insan hakkı ihlali tespit edilirse devletler hakkında da hükümler verme yetkisine sahiptir. İhlal ile mahkûm olan devlet, ihlali tamir için yapılması gereken işlemleri, ilgili kararın gerekçesini inceleyerek kendisi bulacaktır. “İhlalin niteliğine göre kanunlarda ve hatta anayasada değişiklik yapılması, ihlale sebep olan idari uygulamanın düzeltilmesi ya da kesin hüküm niteliğini almış bir yargı kararının (yargılamanın yenilenmesi yoluyla) kaldırılması gerekebilir.”[6]
“Böyle bir kurumun oluşturulmasındaki ana hedef, uluslararası alanda, bireysel özgürlüğü korumak ve kollamaktır.”[7]
Elife Zehra YILDIRIM