Felsefe

Neo-Realist Perspektiften Bir Analiz: Klasik Realizm Eleştirisi

ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİNİN NORMATİFLİĞİ

Öz

      Klasik realizmin neorealist bir perspektiften eleştirisinin yapılması için ilk olarak realizmin ontolojisinin anlaşılması gerekir. Her ne kadar iki teori ontolojik olarak aynı temel de olsa da yöntem açısından ayrılmaktadır. Neorealistler için klasik realistlerde eksik kalan indirgemeci bir bakış açısı vardır. Bu noktada silahlanma yarışının etkisi ile güvenlik ikilemi ön plana çıkmaktadır. Bu ikilemden sıyrılmanın yolu da dengeleme siyaseti üzerinden ön plana çıkarılsa da uluslararası sistemdeki olayların ya da olguların veya da sorunların analizi sadece güvenlik ikilemi üzerinden açıklanamaz. Sonuçta realizm de uluslararası sistemi tek başına açıklayamaz. İşte Uluslararası İlişkiler disiplininde normatif bir başlangıç olsa da, normatif öngörülebilirlikler indirgemecidir.

Anahtar Kelimeler: realizm, anarşi, güvenlik ikilemi, bandwagoning, imge

GİRİŞ

      Klasik realistler, uluslararası sistemde olayların ve olguların spesifik olarak savaşların kaçınılmazlığının nedenlerini, daha çok birey seviyesinden açıklamaktadırlar ve ontolojik temele devleti alırlar. Bu açıdan insan doğasının şeytani olduğuna değinirler. 2 Dolayısı ile bir güvensizlik vardır, saldırı ön plandadır ve güç odaklıdır. 3 Ancak bu onların diyadik ya da çoklu ilişkileri önemsemediklerini de göstermez. Çünkü realist olanın gizli kapılar ardında da olsa yürüttüğü bir çıkar ilişkisi olmak zorundadır. Gereksiz yere bir savaşa girilmemelidir. İkonik bir şekilde, güvenlik ve güç hem bir araç hem de amaçtır.4 Spesifik bir örnek olarak; ABD’nin Irak’a olan müdahalesine karşı çıkanlar, realistlerdir. ABD’nin kimyasal silahlara yönelik yanlış anlaması(!) sonucu gereksiz bir müdahale yaşanmıştır.5

     Neorealistler klasik realistleri eleştirirler, bu eleştiriyi anlamak için Kenneth Waltz’a bakmak gerekir. Onun için savaşları kaçınılmaz hale getiren insan doğasından ziyade uluslararası sistemdir. 6 İnsan doğasının çok kötü olması zaten aşırı bir genellemedir. Sonuçta insan doğası değişebilir, Waltz’ın çıkış noktası da budur. Realizm daha bilimsel bir platforma çekilmelidir. Anarşi, herkesi bağlayan kurallar ve bir dünya hükümetinin olmamasıdır. Uluslararası hukukta devletler kağıt üzerinde eşittir. Dolayısı ile devletler; çıkarcılığı tercihten ziyade zorunluluk olarak addederler, sistem yüzünden bencil davranmak zorundadırlar.7 Kısacası Waltz ile birlikte de devlet merkezci yapı devam etmektedir. Devletler hayatta kalmayı amaçlarlar ve sistem anarşik olduğu için self help gereklidir.8 Yani NATO’ya güvenemezsiniz, kendinizi savunabilecek gücünüz olmalıdır. İttifaklar ile bencil politika yapımından uzak ya da bir başka deyişle ittifaklarla iş birliğine yatkın bir söylem olsa dahi, yok olma tehlikesi gerçekleşir. Böylece askeri güce yatırım yapılmaktadır.

1. KLASİK REALİZME NEOREALİST BİR ELEŞTİRİ

        Neorealistler kendinden bir öncekileri eleştirirken ulusal ve bireysel faktörlerin ya da spesifik olarak liderlerin savaş açma olasılıklarının öne çıkarılmasını doğru bulmazlar. Bu noktada uluslararası sistemde güç dağılımı önemlidir ve farklılık göstermektedir. Klasik realistler kendini savunacak güçten bahsederken; savaşma gücünden söz açmaktadırlar. Askeri olanaklar, nüfusun potansiyeli ve ekonomik yapı ulusal gücün temel faktörleridir. 9 İşte ulusal güç, bir devletin; savaşma gücüne ve buna bağlı olarak da kendi güvenliğine etki etmektedir. Ancak söz konusu olan bu güç dağılımı, devletlere göre değişmektedir, örneğin ABD’nin askeri olanakları uluslararası sistemde en önde iken Hindistan’ın nüfusu da uluslararası sistemde ikinci konumdadır. Hindistan’ın askeri olanaklarının ABD’den iyi olduğunu söylemek pek de doğru olmayacaktır.

        Uluslararası sistemde devletleri basit bir şekilde ele alırsak üçe bölebiliriz: Süper ve orta güçte ülkeler, çok fazla etkin olmayan küçük güçler. Orta güçte olan devletlerin süper güçlere karşı ittifak arayışı göze çarpmaktadır. Bu bağlamda güçler dengesi, güvenlik ikilemi olarak değerlendirilmektedir. 10 Örneğin; Türkiye ve Yunanistan arasındaki güçler dengesi eşitsiz bir dengedir, Türkiye’nin s400 füzesi alması onu yükselen güç yapmaktadır. Böylece Yunanistan’ın Türkiye’den tehdit algısı artmaktadır ve Yunanistan eski dengeye ulaşabilmek için adımlar atmaktadır. Onun attığı Sadımlara karşı bu sefer de onun komşularının tehdit algısı artmaktadır. 11 Belki Türkiye’nin amacı Yunanistan’a saldırmaktan ziyade kendini güvenli kılmak ve bilindik bir şekilde sınır güvenliğini sağlamaktır ancak Türkiye aynı zamanda silahlanmaktadır. İçeride ordusunu güçlendirirken aynı zamanda silah da aldığından, komşuları ile birlikte silahlanma yarışı başlamaktadır. Dolayısı ile devletlerin de hepsi silahlanmaktadır, bu bir güvenlik sorunudur.

1.1. Güvenliğin Güvensizliği

       Waltz bir Soğuk Savaş teorisyeni olarak, çift kutuplu sistemin istikrarından bahseder. Sonuçta sistemin en güçlüsü olmanın da bir eksikliği vardır, güvende hissetme duygusunu maksimize etmeye çalışırken hedef tahtası haline de gelinmemesi gereklidir. Bu sefer karşıda bir birleşme gerçekleşir.12 İşte güvenlik maksimizasyonu yaparken güvenlik ikilemi de yapmamak gerekir.13 Kısacası bütün uluslararası sistemde etrafına paranoya ile bakan kendini güvende hissetmeyen devletler görülmektedir. Neorealistlere göre bu güvenlik ikilemi uluslararası sistemin gerçekleştirdiği bir sorundur.

       Neorealist bir perspektifte savaşlara sebep olan şey, güvenlik ikilemi üzerinden açıklanmaktadır. Belki de güvenliğin en büyük güvensizlik olmasıdır. Bu bağlamda belli devletlerin belli dış politikalarına bir genelleme yapılmaktadır. Örneğin; orta büyüklükteki bir devletseniz davranışlarınız diğer orta büyüklükteki devletler gibi olmaktadır. Bir başka deyişle herhangi bir orta büyüklükteki güç, aynı tepkiyi vermektedir. Bu açıdan da öngörülebilir bir devlet analizinden bahsedilmektedir. 14 Güç dağılımı görülüp, söz konusu devletin nasıl tepki verebileceği görülebilir. Yani devletin yönetim sisteminden ziyade, güç dağılımı ön plandadır. Ancak gerçek öngörülenden daha derin bir analiz gerektirir. Devletlerin kendilerine özgülüğüne bakılmalıdır.

2. NEOREALİST KAVRAMSALLAŞTIRMALAR: GERÇEKLİK Mİ PARONAYA MI?

       Neorealistler, klasik realistleri eleştirirken ilk imge olarak liderlerin analizinin eksik kaldığını söylemektedirler. İkinci imge olarak ulusal özellikler ve üçüncü imge olarak da uluslararası sistem olarak bir eleştiri yapılmaktadır. 15 Waltz çoğu zaman ilk iki imgenin önemsiz olduğunu söylemektedir, asıl önemli olan uluslararası sistemdir. Dolayısı ile Waltz’da indirgemecidir. İlk imgenin spesifik örneği Kıbrıs Sorunu’nunda Rauf Denktaş incelemesi olabilir. Kıbrıs Sorunu’nun; Rauf Denktaş’ın milliyetçilik ile içselleştirmesinden kaynaklı çözülemediğinden bahsedilmiştir.16 Ancak Rauf Denktaş’tan sonrasına baktığımızda, Kıbrıs Sorunu hala çözülememiştir. İşte ilk imgenin tek başına yetersizliği budur.

       İkinci imgeye yönelik günümüze daha yakın bir örnek üzerinden gidilebilir. Trump’ın özgür politik imajı vardır ancak bu imaja rağmen gerçekliği ABD kamuoyundan, kongresinden vb. ABD iç dinamiklerinden etkilenmesidir. Dolayısı ile aslında her siyasi bir örgütlenmede, lideri etkileyen ulusal bir faktör vardır; çünkü lider de o örgütlenmenin içinden gelmektedir. Kısacası bütüncül düşünmek gerekir.17 Neorealistlerin önemli olduğunu söylediği son imge de ise; uluslararası sistemdeki dış güçler, olaylar, hegemonik yarış ve yükselen güçler özelinde incelemelerden bahsedilmektedir. 18 Çin’in yükselişi veya Arap Baharı böyledir. İşte asıl bu olaylar devletlerin nasıl davrandıklarını açıklayan bir yapıdadır. Yine de bu da tek başına yetersizdir çünkü, Çin’in yükselişinin veya Arap Baharı’nın da irdelenmesi gerekir. Gerçeklik görünenden daha farklıdır. İşte bu gerçeğin katmanlı yapısını açıklamaktadır.

2.1. Yükselen Güçler ve Bandwagoning İlişkisi: Denge ya da Kaçınmak

        Çin’in yükselişi, Rusya’nın yükselişi, Asya’nın yükselişi yani Batılı olmayan devletlerin yükselişi önemli bir mevzudur. Orta büyüklükte olan devletlere yönelik bir analiz yapılırsa; statükocu olanlar, hegemonun yanında olurlar ya da kendileri gibi olanlar ile ittifak yaparak dengeleme yaparlar.19 Bu noktada iki tür dengeleme vardır: İç dengeleme ve dış dengeleme.20 Benzer devletlerin ittifaklar kurarak tehdit algısını dengelemesi dış dengelemedir. ABD’nin veya NATO’nun çevreleme politikası dış dengelemedir.21 Türkiye’nin s400 füzesi alması iç dengelemedir. Dış dengelemeyi biraz daha açmak gerekirse, AB’nin 2004’teki büyük genişleme süreci de böyledir. Jeostratejik hesaplamalar ile birlikte 10 tane ülkeyi kendi müttefiki yapmıştır ve onun dengelediği ise Rusya’dır. Keza NATO’nun ittifak anlayışı da budur. ABD’nin çok ciddi ekonomik yatırımları söz konusudur. Yine her ne kadar entegrasyonu çok zayıf da olsa D8’in, gümrük birliğine üye yapılan Türkiye ile sekteye uğratılması realist bir açıdan dış dengeleme olarak görülebilir.

        Mearsheimer tarafından Waltz’a bir eleştiri vardır: Güvenlik maksimizasyonundan ziyade devletlerin süper güç olma istekleri vardır.22 Dolayısı ile devletler yayılmacı ve hegemoniktir. Bir başka deyişle her devletin hegemon olma arzusu hep vardır ve fırsat kollanır. Bu noktada orta güçler ya da küçük devletler için bazen dengeleme yerine bandwagoning önemlidir.23 Revizyonist bir şekilde sistemi değiştirmek isteyen yükselen bir güç vardır. Şöyle ki orta güçte bir devlet, hegemonun vagonuna atlayıp onunla beraber gitmektedir.24 Bu, Macaristan’ın Hitler’e ayak uydurması ile de örneklenebilir. Dolayısı ile bu kısır döngüden çıkılamamaktadır, niyetler bilinmemektedir. Belki de sadece kaçınılan bir durumdan dolayı, paranoyak bir bakış söz konusudur. Realistlerdeki paranoyak bakış muhakkak doğrudur, onlar için müttefik yoktur.

SONUÇ

     Realizm ya da neorealizm tek başına yeterli bir teori değildir. Örneğin; ABD nezdinde vurgulanan bir kavram vardır, aydınlanmış çıkar denebilir. Irak İşgali böyledir. İşte ABD kendi çıkarlarını maksimize ederken, aslında herkesin çıkarına olan durumlardan bahseder ki bu çok ideolojiktir ve bu açıdan bakıldığında bazı uluslararası yardımlar da böyledir. 25 Ancak bir realist geri dönüşünü sorgulamaktadır, spesifik olarak bir liberal gibi cevap vermek gerekirse; yumuşak gücün hegemonik istikrarı sağlayacağı söylenebilir. En kötü ihtimal, rakibe kaptırılmayacak çıkardır.

          Bilginin katmanları vardır ve bilim sonsuz bir süreçtir. Bilim yapmak ise katmanları ideolojikleştirmek değil, onları gerçek bilgiye ulaşmakta yol edinmektir. Dolayısı ile teoriler tıpkı gözlükler gibidir. Sonuçta realizmin anlatamadığı şeyler de vardır, terörizm ve Soğuk Savaş’ın bitimi böyledir. Yani tek başına realizmin mükemmel bir teori olduğu söylenmemeli ve ideolojiye çevrilmemelidir. İdeoloji dünya görüşüdür, teori ise dünyayı okumanın bir yoludur. Ne yazık ki realizm çoğu zaman bir ideolojiye dönüşmektedir. Realist ideolojiden öngörülebilen politika işleyişi, sistemin hep aynı olduğunun düşünülmesi gibi olup; indirgemecidir. Elbette, koşullar önceden verilidir ancak bu revizyonist politikalara da engel değildir. Değişim önemlidir. Sonuçta tarih durağan ya da kendini tekrarlayan bir olgu değildir, akıp gitmektedir. Nasıl ki doğa kontrol edilemez ise, uluslararası ilişkilerde de normatif bir değer yoktur. Sistemi –belki- öngörebilirsiniz ancak tamamen kontrol edemezsiniz.

DİPNOT

1 Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğrencisi, [email protected]

2 Bülent Uğrasız, Uluslararası İlişkilerde İki Farklı Yaklaşım: İdealizm ve Realizm, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(2), 2003, s.

3 Haluk Özdemir, Uluslararası İlişkilerde Güç: Çok Boyutlu Bir Değerlendirme, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 63(03), 2008, s. 127.

4 Mehmet Keyik & Mehmet S. Erol, Realizme Göre Güç ve Güç Dengesi Kavramları, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi,3(1), s. 27.

5 Murat Alakel & Ahmet Sefa Yıldırım, 11 Eylül Sonrası ABD’nin Irak İşgali Sürecinde Hegemonya-Emperyalizm Tartışmalarına Eleştirel Bir Bakış, Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 4(8), s. 154. Ek olarak: Ancak bu durum, tabii ki bu kadar basit değildir; ABD’nin Ortadoğu stratejileri, askeri sanayi kompleksi ile militalist yapısı ve dolayısı ile üretimdeki ilişkileri de incelenmelidir.

6 Haluk Özdemir, a.g.m., s. 128; Mücahit Özdoğan, Realizm ve Neorealizm Bağlamında Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Anlayışının Değerlendirilmesi, Güvenlik Bilimleri Dergisi, 8(1), s. 7.

7 Birkan Ertoy, Uluslararası İlişkilerde Realist Geleneğin Dönüşümü ve Neoklasik Realizm, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Dergisi, 1(1), s. 8.

8 H. Rumeysa Dursun, Realizmin Realist Bir Eleştirisi Olarak Raymond Aron ve Uluslararası İlişkiler Kuramı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, s. 71.

9 Mehmet Keyik & Mehmet S. Erol, a.g.m., ss. 27-35.

10 Mücahit Özdoğan, a.g.m., s. 9.

11 Bu durum çok kutuplu sistemde gücün avantajının kimde olduğuna göre düşünülebilir. Detaylı bilgi için: Aydın Aydın & Emir Bakıncak, Uluslararası Güç Dengesi ve İki Kutupluluk Arasındaki İlişki, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 17(1), s. 100.

12 Kenneth N. Waltz, Yeni Gerçeklik Kuramına Göre Savaşın Kökeni, Uluslararası İlişkilerde Anahtar Metinler(Haz. Esra Diri), bs.1, Özener Matbaacılık, s. 174.

13 Birkan Ertoy, a.g.m., ss. 6-7.

14 A.g.m., s. 9.

12 Kenneth N. Waltz, Yeni Gerçeklik Kuramına Göre Savaşın Kökeni, Uluslararası İlişkilerde Anahtar Metinler(Haz. Esra Diri), bs.1, Özener Matbaacılık, s. 174.

13 Birkan Ertoy, a.g.m., ss. 6-7.

14 A.g.m., s. 9.

15 Soyalp Tamçelik & Baybars Öğün, “Yapısal Realizmde Uluslararası Politika ile Dış Politika Ayrımı…”, Kırşehir Ahievran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 3(2), 2019, s. 43.

16 Rauf Denktaş ve Kıbrıs üzerine detaylı bilgi için: Hande Erol, “Kıbrıs Politikalarında Lider Rauf Denktaş’ın Rolü”, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları EnstitüsüTürk Tarihi Anabilim Dalı Cumhuriyet Tarihi Bilim Dalı, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, 2014.

17 Birkan Ertoy, a.g.m., s. 8.

18 Sibel Turan & Nergiz Özkural, “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kuramları ve Sorunlarına Temel Yaklaşımlar: Neorealizm ve Güvenlik”, 2017, tplondon, s. 41.

19 Mücahit Özdoğan, a.g.m., s. 138.

20 Erdem Özlük, “Dengeleme mi Peşine Takılmak mı?: Dış Politika Sratejilerini Yeniden Düşünmek”, Akademik Bakış, 10(20), 2017, s. 234.

21 A.g.m., s. 233.

22 s. 232.

23 Murat Alakel & Ahmet Sefa Yıldırım, a.g.m., s. 147-148.

24 Birkan Ertoy, a.g.m., s. 19.

25 Irak işgali sonrası bölgeye gönderilen barış gücü misyonları değerlendirildiğinde, amaç; masum bir şekilde(!) barış ve güvenliğin istikrarının sağlanmasına yöneliktir. Nur Beliz Erdoğan Yüksel, “Uluslararası Örgütler ve Uluslararası Sistemin Simbiyotik İlişkisinin Temeli…”, Foreign Policy Instıtute, Kasım 2021, s. 3.

KAYNAKÇA

ALAKEL M. & YILDIRIM A.S., 11 Eylül Sonrası ABD’nin Irak İşgali Sürecinde HegemonyaEmperyalizm Tartışmalarına Eleştirel Bir Bakış, Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 4(8), ss. 135- 165.

AYDIN A. & BAKINCAK E., Uluslararası Güç Dengesi ve İki Kutupluluk Arasındaki İlişki, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 17(1), ss. 95-112.

DURSUN R.H., Realizmin Realist Bir Eleştirisi Olarak Raymond Aron ve Uluslararası İlişkiler Kuramı, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, ss. 67-85.

ERTOY B., Uluslararası İlişkilerde Realist Geleneğin Dönüşümü ve Neoklasik Realizm, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Dergisi, 1(1), ss. 1-26.

KEYİK M. & EROL M.S., Realizme Göre Güç ve Güç Dengesi Kavramları, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi,3(1), ss. 12-29.

ÖZDEMİR H., Uluslararası İlişkilerde Güç: Çok Boyutlu Bir Değerlendirme, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 63(03), 2008, ss. 113-144.

ÖZDOĞAN M., Realizm ve Neorealizm Bağlamında Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Anlayışının Değerlendirilmesi, Güvenlik Bilimleri Dergisi, 8(1), ss. 1-24.

WALTZ K.N., Yeni Gerçeklik Kuramına Göre Savaşın Kökeni, Uluslararası İlişkilerde Anahtar Metinler (Haz. Esra Diri), bs.1, Özener Matbaacılık, ss. 173-186.

ALAKEL M. & YILDIRIM A.S., 11 Eylül Sonrası ABD’nin Irak İşgali Sürecinde HegemonyaEmperyalizm Tartışmalarına Eleştirel Bir Bakış, Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 4(8), ss. 135- 165.

ERDOĞAN YÜKSEL N.B., “Uluslararası Örgütler ve Uluslararası Sistemin Simbiyotik İlişkisinin Temeli…”, Foreign Policy Instıtute, Kasım 2021, ss. 1-4.

EROL H., “Kıbrıs Politikalarında Lider Rauf Denktaş’ın Rolü”, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları EnstitüsüTürk Tarihi Anabilim Dalı Cumhuriyet Tarihi Bilim Dalı, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, 2014.

ERTOY B., Uluslararası İlişkilerde Realist Geleneğin Dönüşümü ve Neoklasik Realizm, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Dergisi, 1(1), ss. 1-26.

ÖZDOĞAN M., Realizm ve Neorealizm Bağlamında Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Anlayışının Değerlendirilmesi, Güvenlik Bilimleri Dergisi, 8(1), ss. 1-24.

ÖZLÜK E., “Dengeleme mi Peşine Takılmak mı?: Dış Politika Sratejilerini Yeniden Düşünmek”, Akademik Bakış, 10(20), 2017, s. 234.

TAMÇELİK S. & ÖĞÜN B., “Yapısal Realizmde Uluslararası Politika ile Dış Politika Ayrımı…”, Kırşehir Ahievran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 3(2), 2019, ss. 41-54.

TURAN S. & ÖZKURAL N., “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kuramları ve Sorunlarına Temel Yaklaşımlar: Neorealizm ve Güvenlik”, 2017, tplondon, s. 41.

Nur Beliz // Erdoğan Yüksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu