Atölye

Türkiye-İsrail İlişkileri (A32)

Türkiye-İsrail ilişkileri, Türkiye’nin İsrail’i tanımasıyla başladı. Türkiye, nüfunun çoğunluğu Müslüman olduğu halde İsrail’i tanıyan ilk ülke oldu. Bazı raporlara göre, iki ülke arasındaki stratejik birlik, Orta Doğu politikalarını değiştirecek potansiyele sahipti. İlk aşamada doğruluğu da kanıtlandı; ticaret ve turizm gelişti, İsrail Hava Kuvvetleri Türkiye hava sınırında çalışmalar yaptı. İsrailli teknisyenler, Türk savaş uçaklarına düzenlemeler yaptı. Su paylaşımı üzerine de planlar yapıldı. İsrail-Türkiye ilişkileri, dönemin başbakan’ının İsrail karşıtı sert söylemleri sebebiyle kötüleşmeye başladı. İki ülke arasındaki ilişkiler Gazze Savaşı ve Gazze Filosu Müdahalesiyle daha da kötüleşti. Daha sonra İsrail tarafından, filo müdahalesine yönelik gelen özür ile ilişkiler normalleştirmeye başladı.

2013’te Türkiye’nin, İran’da İsrailli ajanların ifşa edilmesinde rol oynaması büyük ses getirince İsrail-Türkiye ilişkileri de tekrar zarar gördü. Kıbrıs konusundaki görüşmelerde Arap ülkelerinin Türkiye’ye karşı oy kullanmasıyla Türkiye Orta Doğu politikasının eksikliğini hissetmeye başladı ve bu konu üzerine yoğunlaştı. Daha sonra Türkiye dış siyasette denge politikasına yöneldi.

BM ile birlikte Türkiye, İsrail’in işgal ettiği topraklardan çıkması yönünde oy kullanıp, Filistin halkına Self-Determinasyon hakkı, İsrail’e de devlet kurma hakkının verilmesini destekledi. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler Mavi Marmara olayından sonra ciddi anlamda geriledi. Siyasi ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye, İsrail’den isteklerde bulundu. İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi, ambargonun kaldırılması, öldürülen Türklerin ailelerine tazminat ödenmesi ve Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması bu isteklerdendir. Kötüleşen ilişkiler, İsrail’in bu şartları yerine getirmeye başlamasıyla normalleşmeye başlamıştı. 2014 Mart sonundan itibaren sürecin ilerlemesi konusunda daha somut adımlar atıldı.

Yunanistan, Mısır, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bazı bölge dışı ülkelerin desteğiyle oluşturduğu Türkiye karşıtı cephe, ülkemizin ve KKTC’nin söz konusu olan deniz alanlarındaki haklarını işgal etme niyetindedir. Türkiye bu girişimler karşısında hukuksal, ekonomik ve askeri adımların bileşiminden oluşan bir politika ortaya koymaktadır.

Temelde Türk-İsrail ilişkilerinde Filistin meselesi önemli bir yere sahiptir. 1990’larda iki ülkenin bu derece yakınlaşmasında da barış sürecinin devam eden olumlu ortamının büyük rolü olmuştur. Ancak barış sürecinin 1990’ların sonuna doğru çıkmaza girmesi ve el-Aksa’nın sona ermesi, Türk-İsrail ilişkilerini de etkilemiştir. İki ülke ilişkileri geçmişte pek çok kötü olay atlatmıştır. İki ülke bölgedeki rolleri gereği birbirleriyle iyi ilişkide olmaya, işbirliği yapmaya devam edeceklerdir. Ancak 1990’ların ortasındaki “yakınlık” şimdiki yakınlık ile aynı kapıya çıkmamaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu